Sizi etkileyecek süslü cümlelerim olmayacak. Size yön verecek farkli fikirler de sunmayacagim. Yazmaya çalistiklarim sadece ve sadece durum tespiti niteligindedir. Çok bilge bir tip degilim. Vasatin altinda bir hayatimin oldugunu da inkâr etmiyorum. Kendi halinde çok da dinini iyi yasayan bir mücahit de degilim.
Isiyle mesgul olan, okey masalarinda zaman öldürmekten zevk alan, vakit namazlarinin bir kismini kaçiran vasat bir hayatti yasadigim. Ve bir gece dört polisin kapima dayanmasi ile ögrendim; azili bir terörist oldugumu...
Önce anlayamadim olan biteni. Vatan'a götürülüp eksi bilmem kaçinci kattaki daracik bir nezarethanede açtim gözümü. Suçum neydi, ben kimdim ve bu olanlar neydi? Kafamda bu sorularin etkisi ile etrafi gözlemliyordum. Ameliyat olacagim günden bir gün önce alinmam da benim için ayri bir problemdi. Boynumun ve kolumun agrisindan uyuyamazken, koguslardan gelen muhabbet sesleri ile daha da irkildim. Gasp yapanlar, kadin satanlar, Uzi silahiyla yakalanan çeteler... Nereye gelmistim ben? Bu insanlarla ne isim vardi benim? Hayatimda gerçek silaha yalniz askerde tanik olmus biri olan benim geçmisim de kavgali bir olayim dahi yoktu.
Kafasi estikçe polisler, tuvalet molasi için kapilari açiyordu. Birileri abdest aliyor ve hücrelerinde, polislerden ögrendikleri kibleye dogru dönerek, namaz kiliyorlardi. Ömrümden ömür eksilten üç günden sonra mahkeme için yola çiktik bu alni secdeli insanlarla. Ve hâkim hükmü verdi:
"Silahli terör örgütüne üye olmaktan tutuklanmasina..."
O an sormak istedim hâkime:
"Kaç silah yakaladiniz bu 32 kisilik tutukludan? Bomba yapiminda kullanilan kaç malzeme buldunuz tutuklularin evlerinde? Her bos vakitte ibadet eden bu insanlar, nasil bir örgüt olabilirlerdi?"