Yirmi birinci yüzyilda yalan, siyasetci ve yönetilenlerin ortaklasa insa ettigi bir olguya dönüstü. Yeni olan, siyasetcilerin yalanlari degil, kitlelerin buna verdigi tepkidir.
Hakikatin önemsizlesmesi post-truth, toplum görüslerinin olusmasinda duygularin ve kisisel inanclarin, hakikatin önüne gecmesidir. Böyle bir ortamda, destekcisi olan kitlenin inanclarina ve önyargilarina uygun oldugu sürece liderin tutarsiz savlar ileri sürmesi, yolsuzluk yapmasi, ekonomide, dis siyasette basarisiz olmasi önemini yitirir. Bunlarin tümü ic-dis düsmanlar, terör örgütleri, casuslar, ülkenin gelismesini istemeyen seckinler gibi, cogunlukla icat edilmis kesimlere yikilir.
Yalanin mesrulastirilmasi, felsefede safsata fallacy adi verilen hileli akil yürütme teknikleriyle yapilir. Ilk kez Aristotelesin siniflandirdigi bu teknikler üzerine Ibn Sinadan Schopenhauera kadar pek cok felsefeci kitaplar yazdi.
Bu kitapta önce hakikatin önemsizlesmesi dönemi üzerine genel bir bilgi edinecek, ardindan siyasetcilerin en cok kullandiklari 48 hileli akil yürütme yöntemini örnekleriyle birlikte okuyacaksiniz. Kitlelerin farkinda olmadan, siyasetcilerle kol kola ürettikleri yalanin nasil insa edildigi karsisinda hayrete düseceksiniz.